CHAVEZ’İN ARDINDAN

Yayınlandı: 21/03/2013 / SİYASİ DENEMELERİM

Yayılmacılığa, yoksulluğa ve yağmaya karşı sayısız başarı sağlayan Hugo Chavez, ne yazık ki üç yıldır kansere karşı verdiği mücadelede yenik düştü. 5 Mart 2013 günü yaşama gözlerini yumdu.

chavez-clenched-fistChavez, 1954 yılında bir işçi ailesinin çocuğu olarak yaşama gözlerini açmıştı. Yoksulluğun, işsizliğin, sömürünün ve adaletsizliğin her çeşidini gözlemlediği bir çocukluk dönemi geçirdi. Gençlik yıllarında, ülkesi Venezuela’nın, başta yoksullaşmaya ve dışa bağımlılığa neden olan, halk karşıtı düzene karşı mücadeleler içinde yer almaya başladı. Orduda subay olarak göreve başladığı ilk yıllarda ‘Bolivarcı Devrimci Hareket-200’ (MBR-200) adlı gizli bir örgüt kurdu.

Simon Bolivar, Venezuela’da bağımsızlığın sembol ismidir. 1821 yılında İspanya’dan kopup bağımsızlığa kavuşmada önderliği Bolivar yapmıştı. Chavez, kurduğu örgütte onun adını kullanmasıyla yeni bir bağımsızlık mücadelesinin bayrağını yükselteceği mesajını vermişti. Halkın yoksul kesimlerinden ve ordu mensuplarından destek görmeye başlayan MBR-200, Chavez önderliğinde bozuk düzeni ortadan kaldırmaya yönelik ilk girişimini 1992 yılında yaptı. Ancak, başarısız olsalar da gerek Chavez, gerekse örgüt adını ülke içinde duyurdu. Artık çaresizliğin bir çaresi doğmaya başlamıştı.

Yazının devamını oku »

ÖRGÜTLÜYÜZ HAMDOLSUN

Yayınlandı: 21/03/2013 / SİYASİ DENEMELERİM

anaokulu-cocuklarina-camide-toplu-namaz-28042016-200940Türkiye’de 85 bin dernek var, bunların 15 bine yakını cami yaptırma adı altında açılmış dini amaçlı. Kütüphane sayısı bin dört yüz, cami sayısı seksen iki bin.

Kütüphane yaptırma derneği var mı? Henüz gören, duyan olmadı. Olsun, camilerde örgütlüyüz hamdolsun!

On beş bin sportif amaçlı dernek. İki milyon da lisanslı sporcu var. Uluslararası başarı sayısı? Devşirmeler sağ olsun.

Spor amaçlı olanlar kadar da hemşeri dernekleri. Hemşerilik bahane, yeme-içme, muhabbet şahane. Örgütlüyüz ya, kollarız birbirimizi, grekoromen misali. Hep üstten çalışırız.

Ne yapar bu spor ve hemşeri dernekleri? Lokalde yemek masasında; “Ne olacak bu ülkenin hali?” Okeye dördüncü ararken de örgütlenme faaliyeti.

Okul sayısı 60 bin, öğrenci ise 25 milyon. Dört yüz öğrenciye bir okul. İki yüz seksen öğrenciye bir öğretmen. Okul yaptırma derneği kaç tanedir? Cami derneklerinin binde biri, az mı? Olsun, camilerde örgütlüyüz hamdolsun. Yaşasın dindar, kindar gençlik.

Yazının devamını oku »

Siyasi partiler, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de siyasetin ayrılmaz birer parçasıdırlar. Ancak, bunların birçoğu gerek örgütsel yapılanmaları, gerekse iç işleyişleri ile güncel demokrasi anlayışından oldukça uzaktırlar. Ayrıca, bu yapılarda anti-demokratik uygulamalara da sıkça rastlanmaktadır. Siyasi partilerin kendi iç işleyişlerinde, demokrasiyi ne ölçüdeparti-900x900 yaşama geçirebildikleri ise halkın gözündeki inandırıcılıklarının önemli bir göstergesidir. Halkın demokrasi ile ilgili istek ve tercihlerinin bulunmadığını düşünmek, anti-demokratik uygulamaları bu gerekçelere dayandırmak yanılgıdır. Getirisi yoktur.

Türkiye’de çok partili siyasetin başlangıcı, günümüzden altmış yedi yıl öncesine dayanır. Siyasette yaşanmış ve hala yaşanmakta olan sıkıntılara karşın, yeterli olmasa da bir demokrasi kültürü oluşmuştur. Kamuoyu araştırmalarının ve sözde olsa da demokratikleşmeyle ilgili atılacağı öne sürülen adımlara verilen destekten de anlaşılacağı gibi, halkın tavrı daima demokrasiden yana olmuştur. Ayrıca tüm aykırı uğraşılar da toplumun yüzünü demokrasi dışı doğulu sistemlere çevirmeyi başaramamıştır. Kamuoyu araştırmalarında, 2004 yılında halkın %74’ünün Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine olumlu bakıyor olması, aslında bunun göstergelerinden biridir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumunda %58 oranında ‘evet’ sonucu çıkmıştı. Oluşturulan algı yanıltıcı olsa da, özünde demokratikleştirme iddiası vardı. Yazının devamını oku »

LİDER SİZSİNİZ!

Yayınlandı: 21/03/2013 / SİYASİ DENEMELERİM

İçinde bulunduğumuz yeni binyılla birlikte, toplumlar içinde olağanüstü etkin ve güçlü liderlerin sonunun geldiği bir döneme girilmiştir. Küreselleşme ve bilimdeki gelişmeler de bunun başat nedeni olmuştur.

Günümüzde, özellikle on dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında olduğu gibi efsanevi liderler ve çok önemli buluşlara imza atmış bilim insanları yok artık.

Bundan böyle, insanlığa olumlu veya olumsuz katkıları olmuş bir Lenin, Mao, Gandi ve Hitler benzeri toplum önderleri yaşamımızda olmayacak. Teknolojilerin yaratıcıları Edison, Morse, Graham Bell, Einstein, Nikola Tesla gibileri de.

Yayılmacılara karşı dünyanın ilk kurtuluş savaşını vermiş, bir imparatorluğun küllerinden yeni bir toplum düzenini şekillendirmiş Mustafa Kemal Atatürk benzeri bir önderin ortaya çıkacağını beklemek de, günceli çözümleyememektir.

Yazının devamını oku »

Demokrasinin artık olmazsa olmaz iki olgusu çoğulculuk ve katılımcılıktır. Ne yazık ki bu iki olguyu söylemlerinde sıkça kullanan siyasetçilerin ve özellikle iktidar temsilcilerinin, uygulamaları bu yönde olmuyor.

kalabalıkÇoğulculuk derken; “peşimden gel, buluşmalarda (mitinglerde) boy göster kalabalık yap” mı anlaşılıyor acaba?

“Sağdan say bin kişi, soldan say iki bin kişi” gibi etkinliklerdeki parmak hesapları da katılımcılığın bir göstergesi mi? Ne kadar çok kişi varsa katılımcılığı o denli çok mu sağlamış oluyoruz?

Kuşkusuz bu yaklaşımlar; Türkiye gibi hala temsili demokrasinin bataklığında çırpınıp duran melez rejimlerin yanılsamalarından öte bir şey değildir. Bir miktar kitleyi arkamıza aldık mı, çoğulculuk ve katılımcılık sorununu da halletmiş olduğumuzu sanıyoruz. Buna, kuru kalabalıkçı demokrasi anlayışı da diyebiliriz.

Yazının devamını oku »