ÇOĞULCULUK VE KATILIMCILIK İÇİN KURU KALABALIKLAR MI?

Yayınlandı: 17/02/2013 / SİYASİ DENEMELERİM
Etiketler:

Demokrasinin artık olmazsa olmaz iki olgusu çoğulculuk ve katılımcılıktır. Ne yazık ki bu iki olguyu söylemlerinde sıkça kullanan siyasetçilerin ve özellikle iktidar temsilcilerinin, uygulamaları bu yönde olmuyor.

kalabalıkÇoğulculuk derken; “peşimden gel, buluşmalarda (mitinglerde) boy göster kalabalık yap” mı anlaşılıyor acaba?

“Sağdan say bin kişi, soldan say iki bin kişi” gibi etkinliklerdeki parmak hesapları da katılımcılığın bir göstergesi mi? Ne kadar çok kişi varsa katılımcılığı o denli çok mu sağlamış oluyoruz?

Kuşkusuz bu yaklaşımlar; Türkiye gibi hala temsili demokrasinin bataklığında çırpınıp duran melez rejimlerin yanılsamalarından öte bir şey değildir. Bir miktar kitleyi arkamıza aldık mı, çoğulculuk ve katılımcılık sorununu da halletmiş olduğumuzu sanıyoruz. Buna, kuru kalabalıkçı demokrasi anlayışı da diyebiliriz.

Temsili demokrasilerde halkın tek hakkı ve görevi; seçimden seçime sandığa gidip önceden kurgulanmış bir veya birkaç yapı arasında tercih yapmaktır. Seçim süreçlerinin hiç birinde etkin olarak yer alamaz. Sadece kahramanlarını seçer ve kendilerinin en iyi bu kişiler tarafından temsil edilebileceğini düşünür. Aslında bu seçilmiş seçkinlerin birçoğu, halka vaatleriyle pembe hayaller pazarlarlar. “Yeter ki bana oy ver, gerisini ben hallederim” anlayışıyla. Kendileri, her sorunun altından kalkabilecek iddialarda bulunan birer mucizevî canlılardır sanki. Halkın içinden gelmiş olsalar bile, bir süre sonra ondan koparlar ve yarattıkları yeni ayrıcalıklı dünyanın temsilcileri olurlar.

Çoğulculuk ve katılımcılık, temsili demokrasinin halktan kopuk işleyişini bir oranda da olsa gidermek üzere geliştirilmişti. Çoğulculukta yine temsili yapı mevcut olsa da; en azından temsilciler eliyle azınlıkta kalanların da karar süreçlerinde yer alabilmesinin önü açılmıştır. Azınlıkta kalanlar, çoğunluğun ağırlığı altında ezilmez tamamen. Bu, gerek çıkar örgütlenmeleri (meslek odaları gibi) ile gerekse meclisteki temsilcileri aracılığıyla sağlanmaya çalışılır. Olabildiğince azınlığın da mutluluğu gözetilir.

Katılımcı demokrasilerde bireyin (vatandaşın), tüm karar süreçlerine doğrudan katılımının olanağı ortaya çıkmıştır. Bu yapının araçları da sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri olmaktadır. Bu örgütler siyasi iktidarlarla paralel konuma gelmişlerdir. Ülke içinde atılacak her adımda, alınacak her kararda bir eş tartışma süreci yaşanabilmektedir. İktidara aday siyasi partiler de programlarını benzer süreçlerle oluşturur. Yani, sivil toplum yapılarıyla tartışarak ve bilgi alışverişinde bulunarak temel bir görüşler bütünü ortaya çıkar.

Bu olgular doğrultusunda, Türkiye’de iktidarın son dönemdeki uygulamalarına baktığımızda; güncel anlayışlardan ne denli uzak olduğunu görürüz. Yeni Anayasa çalışmalarında bırakın kitle örgütlerini, avukatların temsilcileri barolarla bile masaya oturulmamıştır. Eğer, bu yeni Anayasa referandum yoluyla yürürlülüğe girerse; AKP’nin ve yandaş çoğunluğun Anayasası olacaktır. Nasıl ki, okullarda serbest kıyafet uygulaması toplumun büyük bir kesimini mutsuz etti ise, ülkede benzer ama çok daha sıkıntılı bir durum ile karşılaşılacaktır. Sonuçta; toplumsal uzlaşının ana metni olamayacaktır.

Siyasi partilerde de çoğulculuk ve katılımcılığın etkin olarak yaşama geçmesi, ülke içinde demokrasinin (yani halkın iktidarının) bayrağının daha da yükselmesini sağlayacaktır. Üyeye rağmen değil, üye ve sivil toplum örgütleriyle ile birlikte eşgüdüm içinde bulunulmalıdır.

Siyasi iktidar ve partilerin asıl görevi, halka daha yaşanılabilir bir dünya sağlamak değil midir? Eğer, vaat ettikleri gibi gerçekte böyle bir amaçları varsa, aldıkları kararlarda halkın da söz sahibi olmasını sağlamak zorundadırlar. Halka rağmen yapılan hiçbir şeyin sürdürülebilir olamayacağını bilmelidirler. Çağımızda artık halkın yönetilmeye değil yönetmeye gereksinimi vardır. Kendisini ilgilendiren her kararda olabildiğince söz sahibi olabilmelidir. Aksi oldukça bunun adı demokrasi olmaz.

Halklar, kuru kalabalıklar değildir!

 

Yorum bırakın