DEMOKRASİ NİNNİLERİ İLE İYİ UYKULAR

Yayınlandı: 10/02/2013 / SİYASİ DENEMELERİM
Etiketler:

Türkiye’de, özellikle iktidar partisi üyesi politikacılar, demokrasi ile ilgili nutuklar atarken uyku verici bir haptan bile daha etkili olabiliyorlar bu söylemleriyle. Ninni misali. Özellikle de; toplumun sorgulayabilen kesiminin, uykusuzluk çeken bölümünde. Sorgulamayan ve her şeye baş sallayanlar ise; uyanıkken bile pembe rüyalar görürler politikacıların vaatleriyle. Yanılsamalar içinde, ayakta ama derin uykularda yaşamlarını sürdürür görünürler. Demokrasi söylemleri uyku veren ninnilerden farklı değildir bu ülkede.

Siyasette, özellikle milletin vekilleri olmuş meclisteki temsilcilerin, demokrasiyi sözde daha da geliştirme iddia ve vaatleri vardır. Genel seçimler öncesi, propagandalarda ana temalardan birini demokrasi oluşturur. Atılır tutulur, ancak bir türlü melez (hibrid) olmaktan kurtulamaz ülkenin demokrasisi. Bir adım ileri üç adım geri. Vardı da yok olmadı, dün öyleydi, bu gün de öyle, hep melez olmuştur.

Gelişmekte olan, gelişmiş ülke konumuna bir türlü evirilemeyen Türkiye’nin, demokrasisi de emeklemeye devam ediyor hala. Bir türlü ayağa kalkıp uygun adım yürümeyi öğrenemedi.

Bilindiği üzere uluslararası kuruluşlar her yıl demokrasi endeksleri yayınlamaktadırlar. Bu endekslerde demokrasiler; Tam Demokrasiler, Kusurlu Demokrasiler, Melez Rejimler ve Otoriter Rejimler olmak üzere dört ayrı sınıfta değerlendirilir. Türkiye’ninki ‘Melez Rejim’ler içindedir. ‘Kusurlu Demokrasiler’ ile ‘Otoriter Rejimler’ arası bir konumdadır. 167 ülke arasında melez olanların sayısı 33 olup ilk 79 ülkeden sonra sıralanmışlardır. 2010 yılındaki endekslere göre Türkiye,  bu 33 melez ülke arasında bile ancak onuncu sırada yer alabilmiştir. Yani, demokrasi gelişmişliğinde dünyanın 89. ülkesidir. Ne yazık ki önünde Lübnan, Bangladeş, Arnavutluk, Honduras gibi ülkeler de bulunmaktadır. (Ekonomist dergisinin 2010 yılına ait sıralamasında)

Melez demokrasilerin ortak özellikleri;

1) Yerel ve genel seçimlerin eşit şartlarda yapılmamaktadır. Tüm halk kesimlerinin seçme ve seçilme konusunda yeterli özgürlüğe sahip değildir.

2) Hukuk devletli olabilmekte sıkıntılıdırlar. Hukuk sistemi güçlüden yana yanlı davranabilmektedir. Adalet bağımlıdır.

3) İktidar sahibi olan partiler, kendine muhalif olan parti ve örgütler üzerinde baskı oluşturabilmektedirler.

4) Sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri yeterince gelişmemiştir, zayıftır. Halkın tüm katmanlarını temsil eden örgütlenmeler yoktur.

5)  Siyasal toplum kültürü yeterince gelişmemiştir. Hükümetlerin toplumun genel çıkarlarına karşıt olan karar ve uygulamalarında tepki gösterilip baskı unsuru olunamamaktadır.

6) Toplumun istek ve çıkarlarını duyurabilecek; gazeteciler başta olmak üzere tüm medya kuruluşlarında aşırı bir denetim ve sistemli engelleme söz konusudur.

Yukarıdaki maddeler ışığında Türkiye’ye baktığımızda, melez demokrasiye sahip olmasının nedenlerini rahatlıkla ortaya koymamız mümkün olabilmektedir.

Demokrasiler bir kararlar rejimidir. Alınan kararlarda da toplumun, yani halkın tüm kesimlerinin mutlu olması gözetilir, gözetilmelidir. Bunun için de uzun tartışma süreçlerinin yaşanmasına gereksinim duyulur.

Demokrasi “ben yaptım oldu” rejimi değildir, hele de toplumlar deneme tahtası hiç değildir. “Bu gün bunu, yarın diğer uygulamayı, o da olmadı bir başkasını denerim” deme hakkınız olmaz. Çünkü bu rejimin adı; demokrasiyle taban tabana zıt olan ‘Dikta’ rejimi olur. Yönetenlerin, tasarladıkları her şeyi ilgili halk kesimleriyle tartışmadan uygulamaya geçme hakkı yoktur. Hele ki bunların içine demokrasi sosu dökmeleri de aldatmadan öte bir şey değildir. Bu ancak melez rejim uygulaması olur.

Sözde ileri demokrasi nutukları atan ve dünyanın önde gelen ciddi meya kuruluşlarına bile gerçekleri yansıttığı için kafa tutan AKP iktidarında da ‘Melez Rejim’ uygulamaları olabildiğince etkinleşerek sürmektedir. 4+4+4 eğitim sistemi değişikliği, yerel yönetimler ile ilgili çıkan yasalar gibi alınmış sayısız kararda halkın görüşüne başvurulmadan bir dayatma söz konusudur. Hiçbiri, toplumun geniş kesimlerini ilgilendirmesine karşın, muhalefet dahil tüm toplum katmanları ve bunları temsil eden kitle örgütleriyle tartışılmamıştır. Bu ve benzer nedenlerle; halkın büyük bir kesiminin mutsuzluğu ve karamsarlığı olabildiğince sürmektedir.

Sonuçta; demokrasi nedir? Eski Yunan’da ilk adlandırıldığı gibi; ‘demo’ (halk) ile ‘krasi’ (iktidarın) buluşmasıdır. Halkın kendi kendini yönetebilmesi, kendini doğrudan ve dolaylı ilgilendiren kararların alınma süreçlerinde etkin olarak yer alabilmesi, söz sahibi olabilmesidir. İktidar ve diktatörlerin buluştuğu melez sistemlere demokrasi demek, bilim ve insanlığın ayaklar altına almaktır…!

Yorum bırakın