‘TARİH DENEMELERİM’ Kategorisi için Arşiv

Derleyen; Alpaslan Güzeliş 

Şubat 2011, Karşıyaka, İzmir

Anadolu (Anatolia), diğer adıyla Küçük Asya (Asia Minor), tarih boyunca sayısız insan topluluğu ve yüzlerce kavime yurtluk yapmıştır. Uzun bir dönem Anadolu’dan Mezopotamya’ya kadar egemenlik sağlamış olan Hitit İmparatorluğu’nun, M.Ö. 1200 yılı sonrasında yıkılışı ile birlikte Anadolu’da zaman içinde çeşitli yeni devletler ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri de, Anadolu’nun en batı ucunda ve Batı dünyası ile en yakın ilişkiler içinde olan Lydler’in devletiydi. Ülkelerine de Lydia denmekteydi. Bu halk Batı Anadolu’da Gediz ve Küçük Menderes nehirleri yörelerinde oturuyordu. Antik çağ yazarları Lydler’in, güney komşuları Karlar ile kuzey komşular Mysler ve doğudaki Phrygler ile akraba olduklarını belirtirler. Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan Lydler, esasen Hitit-Luvi kökenli yerli halklardandı. M.Ö. 1200 yıllarından sonra Balkanlar’dan gelen bir kısım göçmenle karışıp kaynaştıkları öne sürülmektedir. Bu yıllarda yaşadıkları bölge Maionia olarak da adlandırılmıştı. M.Ö. 7. yüzyıl öncesindeki kültürleri konusunda yeterli bilgi yoktur. Ünlü ozan Homeros da onlardan Maion, Tmolos (Bozdağ) Dağı’nın eteğindeki kentlerinden de Hyde olarak söz etmekte, Lydia adını hiç anmamaktadır (Homeros; Antik Yunanda yaşamış bir Ionai’lı ozandır. Hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Truva Savaşı’nın olduğu M.Ö. 12. Yüzyılda yaşadığı öne sürülse de M.Ö. 8. veya 9. Yüzyıllarda Smyrna’da ‘İzmir’ yaşadığı daha kabul görmektedir. Tarih boyunca ün salmış olan İlyada ve Odysseia adlı iki destanımsı yapıtı vardır).

Lydia, çivi yazılı Hitit belgelerine göre M.Ö. 2. bin yılda Şeha Irmağı Ülkesi adıyla anılan küçük bir yerel krallığın merkeziydi ve Madduvattaş (Hitit döneminde kimi zaman bu devletle de savaşan, Anadolu’da egemen olan krallardan biri) gibi beylerce yönetiliyordu. Yine Hitit tabletlerine göre M.Ö. 2. Binin ortalarında Assuwa olarak adlandırılıyordu. Klasik batı kaynaklarına göre önce Atyad, daha sonra da Heraklid/Tylonid adlı iki kral sülalesinin egemenliği altında olan Lydler, pastoral (kırsal yaşam biçimi) bir düzende yaşamış oldukları öne sürülmektedir. M.Ö. 7. yüzyılın başlarında Mermnad olarak adlandırılan bir sülalenin yönetimi altına girdiler. Lydia adı Mermnadlar Hanedanının ilk kralı olan Gyges’ten itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu sülalenin 141 yıllık yönetiminde yalnızca Anadolu’nun değil, aynı zamanda Yakındoğu’nun da önde gelen devletleri arasına girme başarısını gösterdiler. Mermnad sülalesinin ve tüm Lydia’nın bu yükselişinde en büyük etkenlerden biri, bulundukları topraklarda altın madenlerinin bulunmasıdır. Bölgede daha önce tanınmayan altın madeninin M.Ö. 7. yüzyılın başlarından sonra başkent Sardeis’te işlenmeye başlanması Lydler’i birdenbire zenginleştirmiş ve güçlendirmişti. 

LYDLERİN ÜLKESİ LYDIA 

Anadolu’da Lyd kökenli ve Lydce konuşan yoğun nüfusun yaşadığı bölgeye Lydia denilmekteydi. Bu ad coğrafi bir deyim olarak en azında M.Ö. 7. yüzyılın ortalarından Bizans Dönemi içlerine kadar (M.S. 10. yüzyıl) kullanılmıştır. Bölgenin Gediz vadisindeki kuzey bölümü Maionia, Küçük Menderes vadisindeki güney bölümü de Asia adıyla anılmaktaydı. Klasik Lydia bölgesi Kaikos (Bakırçay) Irmağı ve Temnos (Demirci) dağı ile sınırlanıyordu. Kuzeyinde, bugün Manisa ilinin Kula ve Selendi ile Kütahya’nın Gediz ilçelerine doğru uzanan, volkanik Katakekaumene (Yanık Ülke, günümüzün Manisa’nın Kula ilçesi civarı) ile Maionia yöreleri bulunuyordu. Güneyde sınırını Messogis (Aydın Dağları, Güme Dağı) Dağları belirlemekteydi. Doğuda Sindros (Banaz) Çayı, batıda da Aspordene (Yunt) ve Sardene (Dumanlı) Dağları ile sınırlanmaktaydı.

Lydia’nın en önemli kenti, Hermos (Gediz Irmağı) vadisinde büyük bir kültür ve ticaret merkezi durumundaki Sardeis (Salihli, Sart) idi. Kuzey uçtaki Thyateira (Akhisar, Tepe Mezarlığı) ve Gordos (Gördes), batı sınırında Sipylos (Sipil) Dağı eteğindeki Magnesia, güneyde Küçük Menderes vadisindeki yün boyacılığıyla ünlü Hypaipa (Ödemiş-Günlüce) ve doğuda da Philadelphia (Alaşehir) öteki kent ve kasabalardan bazılarıydı.

Doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin olan Lydia’da, milattan önceki yıllarda altın madeni işletilmekteydi.  Lydia ülkesi, Orta ve Güney Anadolu’dan gelip Ege kıyılarına ulaşan tarihi yolların da üzerindeydi. Bu nedenle ticaret çok gelişmişti.

(daha…)

Türkiye’nin geçmişten bugüne etnik yapısı, üzerinde fazla durulması çok gerekli olmayan bir konu olsa da sürekli ilgimi çekmiştir. Bu ilgimin dışında konuyu araştırmamdaki  diğer bir amaç da, süregelen bilgi kirliliğinin bir oranda tespitini yapmak ve kendimce yeni bir yaklaşım getirmeye çalışmaktır.

 Orta Asya’dan kopan Oğuz boylarının göçüyle Anadolu’da oluşan yeni kaynaşmanın nasıl bir süreç izlediğini, bilimsel olmayan yöntemle ve gerçeği yansıtmayan belgelere dayanarak yapılan değerlendirmeler ile çok farklı yanıltıcı görüşler ortaya çıkarmaktadır.

(daha…)